Müellif: Hacı Necib
Dergi: Volkan
Tarih: 25 Safer 1327
Hayrın en büyüğü îmân bi’l-lâh, ihsân ilâ halki’l-lâh, şerrin aʿzamı ise işrâk bi’l-lâh, isâet ilâ halki’l-lâh olduğuna kimse şüphe etmez. Bunun içindir ki seyyidü’l-âlemîn sallallâhu aleyhi ve sellem hazretlerinin “قال ا لله تعالى ثلاثة انا خصمهم الخ” hadîs-i şerîfinin meâl-i şiddet-i elîmi üç kimsenin yevm-i kıyâmette hasmı benim buyurulmasından ibârettir.
Ey ashâb-ı ʿukûl, zât-ı Vâhîdü’l-Kahhâr’ın gazâbı bilinsin, “الله حليم و غضبه اليم” kelâmı düşünülsün ki üç kimseden birincisi ism-i pâk-ı celîlime iʿtâ-yı ahd edip de bâʿdehu nakza cüret eden eşhâs-ı leîme ve muhâlif-i evâmir-i katʿiyye-i ilâhiyye bulunanlardır. Halka ihsân yalnız para ile olmayıp dünyâda terakkiyât, âhirette terfi-i derecât olacak şeylere delâlet ve irşâd ile olur. Şu hâlde sefâhate zâhib, sanat ve ticâreti kendilerinden sâlib olanların îkâz ve esbâb-ı mamûriyeti talîm suretiyle tâlip bulundurmak ciheti aklen ve vükelâ? için bir vazîfe-i nazîfe olmalı. Müminler vazîfesinin cenâb-ı hakka ibâdet, hemcinsine muâvenet, meʿâsîden mübâʿadet olduğunu bilmeli ve şerʿan memnû, aklen makdûh olan şeylerden uzak kaçmalı. Ezcümle fotoğraf ve fonoğraf ve danslar ile iştigâl ifnâ-yı servet, izâʿa-i evkâttir ki ihtiyâr bir kimsenin gençlik zamânını görmesi teessüf bî-emân, tufûlet hâline bakması melʿabe-i sıbyân olduğuna fehm ve idrâk etmeli. Ölmüş veya gurbette kalmışların resimleri *** tahassür-i iştiyâk ile nihâyet dünyâda bâdî-i cennet, ahirette nefh-i rûh ile tacîz ve tâʿzîb olunarak marûz-ı şiddet olacağını anlamalı ki laʿibiyyât ve menâhînin hürmeti teʿayyüşâtın uğrayacağı halel ve dûçâr olacağı sekte tehlikelerini menetmiş olduğunu izʿân etmiş bulunsunlar çünkü zîrûhun resimleri katiyen mumnûdur.
Hele ticâret ve tezeyyünât gibi husûsâtta zîrûh olanların tasvîri tecvîz edilemezse de hükûmetlerce bazı cânîler, müfsitlerin fotoğrafları “الضرورات تبيح ا لمحظورات” fehvâsına ithâl olunabilir.
Bazı züppelerin “Resimde ne zarar var imiş?” demeleri, tahâreti terk ile tuvalet badanası ve ispirtolu lavantalarla kirlerini kapatmak ve râyiha-ı kerîhelerini örtmek sûretlerine nezâfet süsü vererek İslâmiyette olan tahâret-i kâmile makâmına ikâme etmeleri sersem ve budalalıklarını meydâna koymuş ve kendilerine karşı îrâd-ı kelâmdan “الجنون فنون…” sözü müstağnâ bırakmıştır. Binâenaleyh Esbâb-ı Saâdet nâm risâlemizin otuz dokuzuncu hadîs-i şerîfine mürâcaat edilirse sanâyi ve ticâret ashâbı enbiyâ ve asfiyâ olduğu görülür de ticâret ve sınâat erbâbını istihfâf edenler ile şerʿ-i şerîf onuru? kifâyetsiz görenler belki hayâ ederler. Elhâsıl sâdık-ı diyânet ve câhid-i istikâmet olmadıkça söylenilen sözler müşâbih-i cism-i cenîn ve mülâyim-i savt-ı tanîn *** olduğunu duyarlar ve medeniyet ve terakkiyâtı şerʿ-i mübînin gayrıda aramazlar. Et-tevfîk min Allâh ve’l-itimâd alâ Allâh
Ed-dâʿî Beyazıt Câmi-i Şerîfi ders-i ʿâmlarından
Hazırlayan: Seyfullah Gümrük
Editör: Furkan Yalçınkaya
Link: http://isamveri.org/pdfosm/D04179/1325_76/1325_76_NECIBH.pdf