Müellif: Hasan Basri Çantay Dergi: Sebilürreşad Tarih: Ekim 1948 – Cilt I – No: 18 Yeryüzündeki insanların yüzde doksan beşi dindardır. Bu, yerli ve yabancı istatistiklerle sabittir. Bundan dolayı insanlar ölümden sonra bu âlemden bambaşka bir ebediyet âlemine kavuşacaklarına inanmışlar, o âlemdeki saadetlerini âhiretin tarlası olan bu dünyada temin çarelerini düşünmüşler, her yerde cami, köprü, medrese, mektep, imarethane, hastane, çeşme, kervansaray gibi nice hayır müesseseleri meydana getirmişlerdir. Eğer insanoğlu bu fâni hayatın zevalini kurumu geçen bir saat zenbereğinin durmasından ibaret farz etseydi kendisinin muvakkat yaşayışından başka bir şey düşünmez, ömrünü sadece hây ve huy ile geçirir, ardından rahmetle…
Yazar: İKAN Akli İlimler Merkezi
Müellif: Küçük Hamdi Dergi: Beyânülhak Tarih: 23 Ramazan 1326 وَمَا خَلَقْنَا السَّمَٓاءَ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِبٖينَ Dîn-i İslâm’da tahsîl-i meârif herkes için vâcibât-ı umûrdandır. Evvel vâcip ise marifetullâhtır. Allâh’ı; o Vâcibu’l-vücûd’u, o Hayy-ı Allâm-ı Kadîr’i, o Hâlık-ı Mürîd-i Basîr’i bilmek; bu âlem-i kevn ve fesâdda müşâhede-i ayâniyye ile mümkün veya mutâd olamayıp yalnız nazar ve istidlâl sûretine vâbeste bulunduğundan nazar fî marifetullâhta mukaddime-i vâcib-i mutlak olarak vâcibât-ı İslâm’dan maʿdûd olmuştur. Derecât-ı ilim ve kemâlde mütefâvit olan efrâd-ı beşerden her birisi nazar fî marifetullâh husûsunda “الطريق إلى الله بعدد أنفاس الخلائق” fehvâsınca kendine göre bir idrâk, bir istidlâl-i mahsûs ile…
Müellif: Ord. Prof. İsmail Hakkı İzmirli Yayım Yeri: Sebilürreşad, Cilt II, No 30 Tarih: Şubat 1949 Mahlûkatın yoktan yaradılmayıp daha evvelce mevcut olan bir surette meydana gelmesi yani bir asıldan iştikak etmiş olup bilâhare istihale (Metamorphose) etmesi keyfiyetine tekâmül usulü denir. Tekâmül nazariyesi veya istihale usulü, zan olunduğu üzere Darvin — Darwin (1809-1882) tarafından ilk defa tesis edilmiş değildir. Pek eski zamandan beri vardır. Yunan hakîmlerinden Anaksimandr (610 547) Darvin’e isnat olunan tekamül mezhebini kabataslak çizmiş ve hatta bunun reyine göre bütün hayvanlar yavaş yavaş bir tahavvül ile husule gelir, insan hepsinden sonraya kalıyor, en eski hayvan balıktır diyor; bu hakîm daha…
Müellif: Cevat Rifat Atilhan Dergi: Sebilürreşad Tarih: Ekim 1948 – Cilt I – No: 18 Filistin yalnız bir Arap davası değil, ondan evvel bir Türk ve Müslüman davasıdır. Siyonistler Türk şehitlerinin mezarları üstünde saltanat kuramayacaklardır. Siyonist güruhu, sürü sürü, kafile kafile dünyanın her tarafından Arz-ı Mev’ud’a akın akın süzülüp gidiyorlar. Buradan da hareket başladı. İstanbul’dan, İzmir’den, Ankara’dan Yahudi gençleri Filistine gidiyorlar. Bu öyle bir gidiş ki, yüzlerce senedir misafir oldukları ve ekmeğiyle büyüyüp, nân ve nimetiyle lord gibi yaşadıkları bir memleketin evlatlarının mukaddes hislerine ve heyecanlarına ehemmiyet vermek şöyle dursun, küstah ve mağrur, şımarık ve asaletsiz edalarla üstelik bir de…
Müellif : Muhammed Salih Yıldız Tarih: 5 Zilhicce 1445 (11 Haziran 2024) Yayım Yeri: İKAN Blog Hamd, varlığı ve bekâsı zorunlu; yokluğu ve fenâsı imkânsız olanadır. Salât, dünyalıklara karşı müstağni tavrı ile dalâleti ortadan kaldıran Muhammed (a.s) ve âlinedir. GİRİŞ İslam dünyasının ve bahusus Osmanlı coğrafyasının 18.yüzyıldan itibaren Batı ile artan münasebetleri entelektüel sahada İstanbul merkezli bir dinamizme sebep olmuştur. Bu entelektüel dinamizm, II.Meşrutiyet döneminde önceki yıllara nazaran daha özgürlükçü bir basın politikasının izlenmesiyle beraber ivmelenme fırsatı bulmuştur.[1] Son dönem Osmanlı düşüncesini oluşturan bu hareketlilik kendisini dönemin kitap, dergi ve gazete telifatı üzerinden göstermiştir. Özellikle II. Meşrutiyet…
Müellif: Babanzade Ahmed Naim Dergi: Sırât-ı Müstakîm Tarih: 1324 (Sayı 10) Şu makalemizde, zaman-ı biʿset-i Muhammediyyede akvâm-ı âlemin hâl-i tarihîsini bilcümle tafsîlâtıyla tasvîr ederek, basîte-i meskûnu serâser telvîs eden seyyiâtı ortadan kaldırıp insaniyete yakışır, insanları hazîz-i mezelletten evc-i rifʿate çıkarır, ıslâh-ı âlem etmek meziyetini hâiz bir dîn-i mübîn-i semâvîye ne derece muhtaç olduklarından bahsedecek değiliz. Bahsimizin bu kadar tafsîlâtı istîâb edecek vüsʿati yoktur. Biz yalnız o devirde gelen müverrihînin bilittifak taht-ı tasdîkinde olup isbâtı sadedinde olduğumuz maksad-ı âlîyi tenvîre salih îzâhât-ı muhtasara ile iktifâ edeceğiz. Zuhûr-ı İslâmın bidayetinde âlem-i medeniyette fermân-revâ olan hükümetler Roma İmparatorluğu ile İran’daki hükümet-i Sâsâniye idi.…
Müellif: Ahmet Hamdi Akseki Dergi: İslâm-Türk Ansiklopedisi Mecmuası Tarih: Haziran 1947 – Cilt II İbadetin lûgat ve şer’i mânaları – Tâat ile ibadet arasındaki fark – İbadet ancak Allah’a yapılır İbadette niyet şarttır – İbadeti tapmakla tercüme doğru değildir – Kelime-i Tevhidi «yoktur tapacak diye tercüme yerinde değildir» – Doğrusu Mevlûd’da olduğu gibi «Birdir Allah, andan artık Tanrı yok»tur – İbadet aklî ve vicdanî bir vazifedir İbadetin mânası: Şimdi ibadetin ne demek olduğunu izah edelim. Dilciler ibadeti: «Hudu’ (gönül alçaklığı, tevazu’) inkiyat (itaat, boyun eğmesi de bundandır, me, teslim olma) ve tazim (hürmet) mertebelerin en yükseği ve son haddi» diye…
Müellif: Abdurrahman Beşikci Tarih: 20 Zilkade 1445 (28 Mayıs 2024) Yayım Yeri: İKAN Blog Giriş Hamd gizli-aşikâr her şeyi bilen Allah Teâlâ (c.c)’ya, salât ü selâm kendisinde hayır bulunan-bulunmayan her mükellefe teklifi işittiren Rasulullah (s.a.v)’a olsun. Allan Teâlâ’nın kelamını anlamak için yoğun bir düşünme süreci yürütmek kaçınılmazdır. Mahluk olan insanların sözlerini anlamak ve anlamlandırmak için dahi çokça düşünmek gerekirken her şeyi bilen ve bizleri bu imtihan yurdu olan dünyaya gönderen Allah Teâlâ’nın kelamı söz konusu olduğunda daha fazla düşünmenin gerekeceği oldukça aşikardır. Bu düşüncenin hatadan korunması hususunda insanı muhafaza edecek olan alet ise mantıktır. Bu yazıda mantığın tefsir ilmine etkisini Enfâl suresi…
Müellif: Bursalı Mehmed Tahir Dergi: Kelime-i Tayyibe Tarih: 29 Cemaziyelevvel 1330 Şeyh Muhyiddîn Gülşenî: Tarîkat-i Halvetiyye’nin Gülşen şubesi fuzalâ-yı meşâyihinden bir zât-ı irfân-simât olup Edirnelidir. Selanik Mevlevîhânesi’nin bânîsi Ekmekçizâde Ahmed Paşa’nın birâderidir. Vatanı ulemâsından bi’t-teallum ahz-ı icâzeye muvaffakiyetten sonra bir müddet dâire-i zühd ve salâhta ihtiyâr-ı uzlet ve âsâr-ı dîniyye mütâlaasına muvâzabet eyledi. Bu esnâda 981 târîhinde Edirne kâdısı olup -bi-hasebi’l-mazhariyye- zümre-i mutasavvıfaya aleyhtârlığıyla meşhûr olan Çivizâde Efendi bir cuma günü câmi-i şerîfte elinde mütâlaa etmekle meşgûl bir kitâptan dolayı sâhib-i tercümeyi huzûruna celb ederek kitâbın ismini istifsâr etti. Muhyiddîn Efendi de mürebbi’l-ârifîn cenâb-ı Şeyh-i Ekber Muhyiddîn’in ecell-i âsarından bulunan…
Müellif: Ahmet Hamdi Akseki Dergi: İslâm-Türk Ansiklopedisi Mecmuası Tarih: Haziran 1947 يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا رَبَّكُمُ الَّذٖى خَلَقَكُمْ وَ الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ ۞ اَلَّذٖى جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ فِرَاشًا وَالسَّمَٓاءَ بِنَٓاءً وَاَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَخْرَجَ بِهٖ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقًا لَكُمْ فَلَا تَجْعَلُوا لِلّٰهِ اَنْدَادًا وَ اَنْتُمْ تَعْلَمُونَ «Ey insanlar! O sizi ve sizden evvelkileri yaratmış olan Rabbinize ibadet ediniz ki muttakilerden (korunanlardan) olasınız. O Rabbiniz ki yeri sizin için bir döşek, göğü tavan (heyetinde) yaptı ve yukarıdan yağmur indirdi onunla türlü mahsul ve meyvelerden size rızık çıkardı; o halde bunları bilip dururken Allah’a şerik koşmayın.» Kur’an-ı Kerim’in tertibine…
Müellif : Abdurrahman Beşikci Tarih: 13 Zilkade 1445 (21 Mayıs 2024) Yayım Yeri: İKAN Blog Hamd O’na (c.c), sâlat ü selam O’na (s.a.v). Kâinatta her ne varsa akıl süzgecinden geçtikten sonra anlamlı hale gelir. Bir şeylere anlamsızlık anlamını vermek dahi ancak akıl ile mümkündür. Akıl, akideye zemin teşkil edip dünya-ahiret hayatlarımızı etkiler ve yine akıl ile aldığımız kararlar sonsuz hayatımızın nereye sevk olunacağında belirleyicidir. Ahiretimiz gibi ebedi saadetimiz dahi akıl ile kendisine yol bulurken hiç şüphesiz diğer pek çok şey de akıldan nasibini alır ki dil de bunlardan birisidir. Hele söz konusu vahiy dili olan Arapça söz konusu…
Müellif: Mustafa Sabri Efendi Dergi: Sebîlürreşâd Tarih: 25 Şevval 1337 Şeyhülislâm Efendi hazretlerinin ahîran intişâr eden “Yeni İslâm Müctehidlerinin Kıymet-i İlmiyyesi” ünvânlı eser-i fâzılânelerinin hâtimesidir: Son zamânlarda, ale’l-umûm Müslümanların maddiyâtını zebûn eden Avrupa terakkiyât-ı medeniyyesi birçok mütefekkirimizin maneviyâtında da tahrîbât icrâ etmiş olduğu için, münâzırım da, fikrindeki hürriyete ve zâtındaki ulüvv-i himmete rağmen, bu maraz-ı sârînin tesîrinden âzâde kalamamıştır. Yani Avrupa’nın terakkiyât-ı hâzırası o derece gözünü doldurmuş ki nevʿan-mâ kudret ve azamet-i ilâhiyyeyi unutturmuştur. Kavî ve müterakkî gördüğü Avrupalıları bizim ile ölçmekten hâtırında kalan hiss-i aʿzam, kudret-i ilâhiyye ile ölçerken de muhâkemesi üzerinde hâkim olmaktan hâlî kalmamıştır. Bu hâlin tesîri,…
Müellif: Ömer Nasuhi Bilmen Dergi: İslâmın Nuru Tarih: Aralık 1951 Cenâb-ı Hakk’ın bütün ef’âl-i ilâhiyesi birtakım hikemi ve mesâlihi mütezammındır. Masnûat-ı ilâhiye arasında abes yere yaratılmış bir şey mevcut değildir. Hayır ve şer suretinde tecelli eden her şey Hakk’ındır. Kâffesi Allahu Teâlâ’nın kaza ve kaderine tabi birer hikmet ve maslahatı hâvidir. Çünkü Cenâb-ı Hak, ilim ve hikmetle muttasıf, halikiyetinde müteferrittir. Allah Teâlâ Hazretleri bir Hâlik-i Alîm ve Hakîm olduğundan elbette O’nun bilcümle efâl-i ilahiyesi bir nice hikmetleri, maslahatları muhtevidir. Hikem ve mesâlih denilen şeyler nizam-ı aleme, menâfi-i halâika müteallik umûr demektir. Ef’âl-i ilahiyye ise şüphe yok ki bunlardan hâlî değildir.…
Müellif: Ahmet Hamdi Akseki Dergi: Sebîlürreşâd Tarih: 25 Safer 1338 Netîce-i tahlîlde bu mürekkebâtın esâsı nasıl anâsıra müntehî oluyorsa, heyet-i ictimâiyye ve medeniyet-i sahîhanın esâsları, temelleri de dîne, enbiyânın şerîatlerine müntehî olduğu görülüyor. Evet, bir hakîkat olmak üzere diyebiliriz ki: İnsânlar, vahdet-i ictimâiyyenin esâsını, düşünmenin tarîklerini kütüb-i semâviyyeden öğrenmişler, sonra düşünmelerini tevsî ede ede bugünkü terakkiyâta vâsıl olmuşlardır. Esâsen târîh-i edyân da gösteriyor ki: Edyân-ı münezzele ve kütüb-i semâviyyenin en mühim evsâf-ı mümeyyizesi, gösterdikleri yolu takip eden akvâmda ilmî ve kânûnî vahdet-i ictimâiyye, bir râbıta-i siyâsiyye, kendisine mahsûs bir medeniyet-i sahîha tevlîd etmiştir. Misâl olmak üzere bugün birer kitâb-ı…
Müellif: Ali Himmet Berki Dergi: İslam Tarih: Haziran 1961 İrade nedir? İnsanın fiil ve hareketi nasıl vücuda gelir? Başka bir kudret ve iradenin tesiri altında mı, yoksa müstakillen kendi kudret ve iradesiyle midir? Asırlardan beri âlimler, filozoflar ve İslam ulema ve hukemâsı bu mesele etrafında çalışmış, aralarında uzun münakaşalar olmuş, fakat kat’i bir netice elde edilememiştir. Hâlâ çalışmalar, münakaşalar devam etmektedir. Pek yakın bir mazide ilim ve felsefe âleminde tanınmış olan sabık şeyhülislâm merhum Mustafa Sabri Efendi ile yine tanınmış âlimlerimizden merhum Mehmed Zâhid Kevserî arasında Mısır’da Camiu’l-Ezher Şeyhi Meragî’nin iştirakiyle cebir ve ihtiyar mevzuunda uzun ve hararetli münazara ve…
Müellif : Abdurrahman Beşikci Tarih: 28 Şevval 1445 (7 Mayıs 2024) Yayım Yeri: İKAN Blog Giriş Hamd el-Musavvir olan Allah (c.c)’a, salât ü selâm en güzel surette halk olunan Fahr-ı Kâinât Efendimiz (s.a.v)’edir. Bir suret ilmi olarak mantığın inşası Müslüman mantıkçıların ehemmiyet gösterdiği meselelerin başında gelmektedir. Pek çok noktada mantığın maddeden ayrışmasına dikkat gösteren mantıkçılar bu hassasiyeti henüz mantığın konusunu konuştukları esnada göstermeye başlatmış ve ilmin son meselesine kadar muhafaza etmişlerdir. Bu yüksek hedef doğrultusunda mantığın madde ile ilgilendiğini düşündürtebilecek küçük-büyük her nokta olabildiğince dakik bir biçimde incelenmiştir. Çeşitli vesile ve gayelerle mantık dışı konulara temas edildiğinde ise bu durum…
Müellif: Bursalı Mehmed Tahir Dergi: Sebîlürreşâd Tarih: 26 Recep 1330 Elsine-i selâse edebiyatına vâkıf fuzalâ-yı üdebâdan bir zât olup Üsküplüdür. Memleketinde “Çıkrıkçızâde” ve “Altıparmak” şöhretiyle benâm olmuşsa da ahîren ikinci şöhretiyle teşehhür etmiştir. “Nüzhet-i Cihân” mukaddimesinde ismini yazdığı sırada “Mehmed bin Mehmed eş-Şehîr bi-Altıparmak” yazdığı da ikinci şıkkı teyîd ediyor. Ulûm-ı âliyye ve ʿâliye tahsîlini vatanında ikmâlden sonra meslek-i kadîm tasavvufa da intisâb lüzûmunu derpîş ederek Üsküp Kalesi’nde defîn hâk-i tarîkat-i Bayramiyye ricâlinden Şeyh Cafer Efendi’ye bîatla gâye-i tasavvuf olan tasfiye-i vicdânede muvaffak oldu. Bâʿdehû İstanbul’a gelerek bir müddet bugün de meşher-i ilim ve fazîlet bulunan Fâtih Câmi-i Şerîfi’nde hadîs,…
Müellif : Abdurrahman Beşikci Tarih: 21 Şevval 1445 (30 Nisan 2024) Yayım Yeri: İKAN Blog وَقَالَتِ الْيَهُودُ عُزَيْرٌ ابْنُ اللَّهِ وَقَالَتِ النَّصَارَى الْمَسِيحُ ابْنُ اللَّهِ ذَلِكَ قَوْلُهُمْ بِأَفْوَاهِهِمْ يُضَاهِئُونَ قَوْلَ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ قَبْلُ قَاتَلَهُمُ اللَّهُ أَنَّى يُؤْفَكُونَ Ve Yahudiler dediler ki: “Uzeyr, Allah’ın oğludur.” Nasrâniler de dedi ki: “Mesih, Allah’ın oğludur.” Bu, onların ağızlarıyla söyledikleri lakırdılardır. Evvelce kâfir olanların lakırdılarına benzetiyorlar. Allah Teâlâ kendilerini kahretsin! Nasıl (Hak’tan) çevriliyorlar. Giriş Hamd kelamın sahibine, salât ü selâm ise onu bizi ulaştıran Efendimiz (s.a.v)’e olsun. Hiç şüphesiz ki Allah’ın kitabı insanoğluna verilmiş en kıymetli nimettir. Nitekim bu kitapta yer alan her…
Müellif: Bursa Mebûsu Mehmed Tahir Dergi: Sırât-ı Müstakîm Tarih: Cemaziyelevvel 1329 Ebu’l-Meâlî Mevlânâ eş-Şeyhu’l-Kebîr Sadreddîn Konevî (kuddise sırruhû) Eâzım-ı meşâyih-i muhakkıkîn ve efâhim-i ulemâ-yı râsihîndendirler. Aslen Malatyalı iseler de neşetleri Konya’dadır. Kendileri henüz tıfl-ı nevresîde iken pederleri vefât etmekle o târihte Şâm-ı şerîfte bulunmakta olan Şeyhu’l-ekber Muhyiddîn Arabî hazretleri bilhâssa talîm-i lisân-ı hakîkat zımnında Konya’ya gelerek münâsebet-i sûrîyye husûlüne medâr olmak için mevlânâ-yı müşârun-ileyhin dul bulunan vâlidelerini tezevvüç eyleyip kemâl-i ihtimâm ile terbiye ve tefeyyüzlerine saʿy ve ikdâm buyurmuşlardır. Semere-i istiʿdâd-ı hüdâ-dâdlarıyla az vakit zarfında cenâb-ı Şeyhu’l-ekber’in nefs-i kâmiline mazhar olan bu zât-ı âlî fünûn-ı muhtelife ve ulûm-ı mütenevviada vâsıl-ı…
Müellif : Ömer Nasuhi Bilmen Dergi : Sebilürreşad Tarih : Cemaziyelevvel 1376 (Aralık 1956) Ruh Hakkında Bir Mübahese – I İslam ilimlerine dâir bir çok kıymetli eserler vücuda getiren, bilhassa Fıkıh hakkında muazzam bir kamus telif eden İstanbul müftüsü efâdıl-ı ulemadan Ömer Nasuhi Efendi hazretleri, bir Amerikan alimi tarafından sorulan dini suallara verdiği ilmi cevapların ruha dair yedinci fıkrası hakkında muhterem okuyucularımızdan Uşak’ta Avukat Hami Sunay tarafından 231’inci nüshamızda bazı mütalaat beyan edilmişti. Muhterem üstad, bu yazıya fıkra fıkra cevap vermişlerdir. Cevap uzun olduğu için bir kaç nüsha devam edecektir. Bu vesileyle Ruh hakkında bir çok faideli malumat verilmiş…