Yazar: İKAN Akli İlimler Merkezi

Müellif: Hacı Necib Dergi: Volkan Tarih: 25 Safer 1327 Hayrın en büyüğü îmân bi’l-lâh, ihsân ilâ halki’l-lâh, şerrin aʿzamı ise işrâk bi’l-lâh, isâet ilâ halki’l-lâh olduğuna kimse şüphe etmez. Bunun içindir ki seyyidü’l-âlemîn sallallâhu aleyhi ve sellem hazretlerinin “قال ا لله تعالى ثلاثة انا خصمهم الخ” hadîs-i şerîfinin meâl-i şiddet-i elîmi üç kimsenin yevm-i kıyâmette hasmı benim buyurulmasından ibârettir. Ey ashâb-ı ʿukûl, zât-ı Vâhîdü’l-Kahhâr’ın gazâbı bilinsin, “الله حليم و غضبه اليم” kelâmı düşünülsün ki üç kimseden birincisi ism-i pâk-ı celîlime iʿtâ-yı ahd edip de bâʿdehu nakza cüret eden eşhâs-ı leîme ve muhâlif-i evâmir-i katʿiyye-i ilâhiyye bulunanlardır. Halka ihsân yalnız para ile olmayıp dünyâda…

Read More

Yazı Başlığı: Dîn-i İslâm’da Hedef-i Münâkaşa Olan Mesâilden Talak II Müellif: Mustafa Sabri Efendi Dergi: Beyanülhak, Cilt 2 Sayı 27 Tarih: 23 Mart 1325 Birkaç sene evvel “İkdam” gazetesi âlem-i İslam serlevhâsı altında terviç-i Dîn-i İslam maksadıyla bir makale neşretmiş, daha doğrusu İslamiyet’in, Avrupa’ca maruf bir mürevvici lisanından sadır olan bir nutku, kemâl-i takdîrât ile nakletmişti. Lakin makalenin yahut nutkun mündericatı bana pek garip gelmişti. Deniliyor ki: “Dîn-i İslâm’da kadınların erkeklerden dûn (aşağı) bir mertebede bulunmasına dair bir fikr-i bâtıl yoktur”. Halbuki Dîn-i İslâm’ın böyle hem yalan hem de yanlış medâyihten müstağni olduğunu ihtar etmek vecâibtendir. Hem yalan hem…

Read More

Müellif: Bursalı Mehmed Tahir Dergi: Sırât-ı Müstakîm Tarih: 1326 Pîr-i aʿzam Hacı Bayram-ı Veli ecille-i hulefâsından olup Göynük-Torbalı’da medfûn olan Bursevî Dede Ömer Sikkînî marifetiyle teşaʿʿub eden Melâmiyye-i Bayrâmiyye şubesi meşâyihindan câmiu’l-kemâlât bir zât-ı irfân-simât olup mukaddemât-ı ulûmu maskat-ı reʾs olan Bosna’da, ulûm-ı âliyye ve ʿâliyeyi Dersaâdet’te baʿde’l-ikmâl arzu-yı tarîkat dâiyyesiyle Bursa’ya azîmetle meşâhîr-i ricâl-i Bayrâmiyye’den Yeniyer Kabristânı’nda medfûn Şeyh Hasan Kabaduz-ı Bursevî’ye intisâb eyleyip senelerce devam eden mesai ve mücâhede-i Hudâ-pesendânesinin mükâfât-ı maneviyyesi olmak üzere tekmîl-i merâtib-i hakîkatle min-ciheti’t-tarîka nâil-i rütbe-i hilâfet oldular. Bundan sonra da yine istikmâl-i feyz-i ilâhî maksad-ı yegânesiyle Mısır’a ve 1046 târîhinde Hicâz’a azîmetle îfâ-yı…

Read More

Yazı Başlığı: Dîn-i İslâm’da Hedef-i Münâkaşa Olan Mesâilden Talak I Müellif: Mustafa Sabri Efendi Dergi: Beyanülhak, Cilt 1 Sayı 26 Tarih: 16 Mart 1325 Dîn-i İslâm’da talakın erkeklere ait bir hak olması meselesini ispat için edille-i naklîyye irâdı malumu i’lâm derecesinde bî-lüzûm bir şey olduğundan bu bahsin kısm-ı evvelinde, evvelki mebâhiste olduğu gibi istidlâlât-ı naklîye ile iştigâl etmeyeceğiz. Çünkü bütün nusûs-i Şer’îyyenin îkâ’-ı talâkı erkekler tarafından sadır bir fiil olarak göstermesi ve bunun levâzımından olmak üzere zevc-i mutallik ve zevce-yi mutallaka nâmıyla yad etmesi bu hususta hiçbir şeye hacet bırakmayacak derecede sarih ve kat’îdir. Bu dinde, öyle zannolunduğu gibi yani mine’l-kadîm…

Read More

Müellif: Ömer Nasûhî Bilmen Dergi: Beyânülhak Tarih: 19 Cemâziyelevvel 1330 İslâmiyet; cemiyet-i beşeriyyenin her türlü tekemmülât-ı mâddiyye ve maneviyyesini mütekemmil olduğundan her nevʿ ulûm ve fünûnun tahsîlini emretmiş, beşeriyetin terakkiyât-ı fikriyyesini temin için elvâh-ı garrâ-yı kâinâtın mütâlaasını tavsiyeden geri durmamıştır. Ezcümle ilm-i hikmet vâsıtasıyla hakâyık-ı eşyâya ıttılâ müyesser olacağından Şâriʿ-i Mübîn hazretleri bir ilm-i celîl ile tezyîn-i zât edenlerin kadrini “وَمَنْ يُؤْتَ الْحِكْمَةَ” nazm-ı şerîfiyle iʿlâ buyurmuştur. Risâlet-meâb Efendimiz dahî “الحكمة ضالة المؤمن فليطلبها ولو عند مشرك فإن وجدها  قيد هاشم اتبع ضالة أخرى” emr-i nebevîsiyle ümmetlerini tahsîl-i hikmete teşvikte bulunmuşlardır. Ebû Osmân Mağribî der ki: Hikmet bir nûr-ı ilâhîdir…

Read More

Dîn-i İslâm’da Hedef-i Münâkaşa Olan Mesail’den Sûret – 4 (23. Nüshadan ma ba’d)   Fırst düştükçe söylemekten hâli kalmadığımız veçhile şimdi bi’l-münâsebe yine arzeylerim ki Dînimi ameliyyâttan ziyâde itikadât yani ulûm üzerine müessesdir.[1] Hatta bir yazının imzası veya bir devletin bandırası (bandrolü) kabilinden bazı şeâir olmak üzere hiçbir fiil, hiçbir masiyet müslümanı dîninden çıkaramaz. Ulûm ve meânînin kavâlib-i tercümânı olmak itibariyle elfâz-ü ibâratın da ehemmiyeti vardır. Bu noktalar gözetildikten sonra dînimizce menhî ve memnû’ olan herhangi bir cürmü irtikâp eylemek kebâirden dahi olsa, itiraf-ı kusûr edilmek şartıyla dinsizlik değildir.  Yalnız irtikâp olunan cürüm dînin kavâid ve ahkâmından birini istihfâf veya memnû’âtından birini istihsâna müeddâ…

Read More

ÎKÂN Türkçe sizi açılış dersine davet ediyor! Bu sene programımıza umuma açık bir ders ile başlıyoruz. Müderrislerimizden Abdurrahman Beşikci bu derste müfredatın ne’liğini ve nasıl olmalı’ğını, metin türlerinin temayüzünü ve bu temayüzün müfredat yazımına etkisini ele alacak. Ders Vakti : 29 Eylül Pazar, Saat 11.00 Adres : Sultanahmet Medresesi

Read More

Müellif: Bursalı Mehmed Tahir Dergi: İslam Mecmûası Tarih: 11 Cemaziyelahir 1332 Maârif-mendân-ı kuzâttan zûfünûn bir zât-ı fezâil-nihâd olup Bursalıdır. Ale’l-usûl memleketi ulemâsından tekmîl-i nüsahtan sonra bazı medâriste tedrîs ile iştigâl eyleyip 992 târihinde Bağdat ve 997 senesinde İzmir kadılıklarında îfâ-yı vezâif eyledi. Sene-i mezbûrede İzmir’de irtihâl-i dâr-ı bekâ etti. Elsine-i selâsede inşâd-ı nazım ve nesre muktedir olduğuna âsâr-ı mütenevviası şâhid-i âdildir. Müellefâtı gayr-i matbû olup başlıcaları ber-vech-i âtîdir: 1) Enmûzecü’l-Fünûn: “Mevzûâtü’l-Ulûm” tarzında bir cilt üzere mürettep olup tefsîr, hadîs, kelâm, usûl, fıkıh, ferâiz, meʿânî, heyet-i tıp gibi dokuz ilimden bâhistir. Bir nüshası Ayasofya Kütüphânesi’nde vardır. Sadrazam Sinan Paşa’ya takdîm ederek…

Read More

Yazı Başlığı : Dîn-i İslâm’da Hedef-i Münâkaşa Olan Mesâilden : Suret – 3 Müellif: Mustafa Sabri Efendi Dergi: Beyanülhak, Cilt 1 Sayı 23 Tarih: 23 Şubat 1324 Mâhir ressamların âsâr-ı san’at ve ma’rifetleri bulunan  ve ale’l-ekser suret-i temâsîli ihtiva eden tablolara karşı da kıymetşinâslık nefatsız verilmek nâm ve unvâniye bir nev’i i’tinâ vardır ve bu hâl, i’tiyâdât-ı medeniyyeden zevk-i selîm icâbından olmak üzere o kadar teessüs ve ta’mmüm eylemiştir ki: şimdi bunlara karşı da acaba ne diyecek kıyâmeden nasıl intikadâtta bulunacak diye birçok kârilerimin hande-i istihfaf ve istihzaya hazırlanacaklarından eminim. Fakat onlarda emin olsunlar ki evvela beşerin menâfi’ ve fezâilini herkesten ziyâde takdir eden…

Read More

Müellif: Ömer Nasûhî Bilmen Dergi: Medrese İtikatları Tarih: 12 Ramazan 1331 Her cemiyetin avâm tabakasını uyandırmak o cemiyetin münevver tabakasını teşkil eden hatipleri, şâirleri, muharrirleri uhdesine terettüp eden bir vazîfe-i mübecelledir. Bugün en muhteşem, en müterakkî gördüğümüz milletler, hükûmetler bütün üdebâ ve şuarânın; hutabâ ve ulemâsının feyz-i irşâdıyla yükselmiş, o parlak mevkileri işgâle nâil olmuşlardır. Vaktiyle Avrupa üdebâ ve şuarâsından birçoğu mensup oldukları milletleri uyandırmak için eski Yunan ihtişâmından, iʿtilâ-yı şân ve satvetten bahseyler; Yunanîlerin ne gibi esbâb ve avâmil sâyesinde vâyedâr-ı terakkî olduklarına dair manzûmeler, kasîdeler tanzim ederlerdi. Bugün cemʿiyyât-ı medeniyye arasında en ziyâde îkâza muhtaç bir millet var…

Read More

Yazı Başlığı : Dîn-i İslâm’da Hedef-i Münâkaşa Olan Mesâilden : Suret – 2 Müellif: Mustafa Sabri Efendi Dergi: Beyanülhak, Cilt 1 Sayı 22 Tarih: 16 Şubat 1324 Zî-rûha mahsus olan suver ve temâsili yapmak ve evlerde bulundurmak hakkında envâ’ı ve evzâ’ına göre şer’ân terettüp eden ahkâmı bundan evvel edille-i naklîyyesiyle beyân ve izâh etmiştik. Bundan sonra ise dîn-i İslâm’da temâsile karşı bir nev’î mübâlât-ı taharrüzkârâne mevcut olduğu hâlde şu takayyüdün akl-ü hikmet nazarında takdîr olunabilecek bir lüzuma müstenit olmaması gibi bazı efkâr-ı muhdese üzerine idâre-i kelâm edeceğiz: Temâsil hakkındaki takayyüdât-ı şer’iyyemizin bî-lüzûm olduğu re’yinde bulunanlar var demiş oluyoruz… Evet bu meselede…

Read More

Müellif: Baha Tevfik Dergi: Felsefe Mecmûası Tarih: 1326 Münderecât: Felsefenin şekl-i ahîri – On sekizinci asırda Alman felsefesi – Kant – Kant’ın usûlü – Akl-ı mücerred hakkında tetkîkât ve imkân-ı ilim – Fikrete âit melekelerin tetkîk ve tahlîli – İlm-i mâ fevka’t-tabîʿa mümkün müdür? – Ruh ve kâinât ve Allah hakkında Kant’ın mütâlaâtı – Akl-ı amelî ve ahlâk – Sanat. Akl-ı Mücerred Hakkında Tetkîkât ve İmkân-ı İlim Bahsinden (Mâ baʿd) Şimdi bütün bildiklerimize tatbîk etmekte olduğumuz bu kânunlar hakîkaten tekmîl-i mevcûdâtın kânunu mudurlar? Kant, bunun böyle olduğunu hiçbir şeyin temin edemeyeceğini söylüyor. Filvâki bizim tecrübe edebildiğimiz hâdisâtta büyük bir cebriyet…

Read More

Yazı Başlığı : Dîn-i İslâm’da Hedef-i Münâkaşa Olan Mesâilden : Suret Müellif: Mustafa Sabri Efendi Dergi: Beyanülhak, Cilt 1 Sayı 19 Tarih: 26 Kanun-ı sani 1324 Suret Avrupalılarla münasebet ve ihtilatımızı sıkılaştırmağa başladığımız zamanlardan beri onlardan iktibas edebildiğimiz birkaç hasenata bedel taklit ettiğimiz yüzlerce seyyiattan biri de zî-ruh suretleri hakkındaki lâübâlîliğimizdir. Hatta bu lâübâlîlik tabiri şu hasbihalimizin, her hususta Avrupalılara ittibâı yegâne çare-i felâh ve necat bilen ifratperverân ile değil de bu bâbta oldukça itidalden ayrılmamak isteyenlerle vukuu farz edildiğine göre kâfi addolunabilir. Eğer hasbihalimiz – bu sefer daha doğrusu şikâyetimiz – birinci sınıfa ait olsa mübâlâtsızlık yerine i’tinâ ve perestiş tabirlerini…

Read More

Müellif: İstanbul Müftüsü Ömer Nasuhi Dergi: İslam – Türk Ansiklopedisi Mecmuası, Cilt II, No: 71,72,73 Tarih: 1947 İslam’da Demokrasi – I Müslümanlık nazarında insanlar müsavidirler, hepsi de aynı mahiyettedirler, hepsi de esasen aynı hürriyeti, aynı hukuku haizdirler. Muhtelif ırklara, mesleklere ayrılmaları aralarındaki müsavatı ihlal etmez. Kur’an-ı Kerim’de buyuruluyor ki: «Ey nâs! Biz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık (hepiniz bir aile evladısınız). Birbirinizi tanımaklığınız için sizi şubelere, kabilelere ayrılmış kıldık (yoksa birbirinize karşı tefahürde bulunmak için değil). Şüphe yok ki sizin Allah nezdinde en keriminiz, en ziyade müttakî olanınızdır. Allah Teâlâ şüphe yok ki alîmdir, habîrdir.» Bir hadîs-i şerifte…

Read More

Müellif: Baha Tevfik Dergi: Felsefe Mecmûası Tarih: 1326 Münderecât: Felsefenin şekl-i ahîri – On sekizinci asırda Alman felsefesi – Kant – Kant’ın usûlü – Akl-ı mücerred hakkında tetkîkât ve imkân-ı ilim – Fikrete âit melekelerin tetkîk ve tahlîli – İlm-i mâ fevka’t-tabîʿa mümkün müdür? – Rûh ve kâinât ve Allâh hakkında Kant’ın mütâlaâtı – Akl-ı amelî ve ahlâk – Sanat. Akl-ı Mücerred Hakkında Tetkîkât ve İmkân-ı İlm Bahsinden (Mâ baʿd) İşte bunun gibi Kant da o zamana kadar “Akıl, eşya etrafında döner.” nazariyesini bozarak yerine “Eşya, akıl etrafında döner.” kaidesini vazetti. Filhakîka akıl, eşyayı olduğu gibi idrâk edemiyor; bilakis…

Read More

Yazı Başlığı : Din-i İslâm’da Hedef-i Münâkaşa Olan Mesâil’den Taaddüd-i Zevcât Müellif: Mustafa Sabri Efendi Dergi: Beyanülhak, Cilt 1 Sayı 11 Tarih: 1 Kanun-ı evvel 1324 Taaddüd-i zevcât, kitap ve sünnet, icma-i ümmet ile meşrû’dur. Ancak bu taaddüd-i meşrû’ dörde kadar olmakla mukayyet ve beyne’z-zevcât adl-ü müsâvâta riayetle meşruttur. “Matlubunuza muvafık olan kadınlardan ikişer, üçer dörder evlenin. Ve şayet lâzıma-i ma’delete riayet edebileceğinizi aklınız kesmezse bir tanesiyle iktifa edin”. Hülasâ-i meâlinde (فَانْكِحُوا مَا طَابَ لَكُمْ مِنَ النِّسَٓاءِ مَثْنٰى وَثُلٰثَ وَرُبَاعَۚ فَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تَعْدِلُوا فَوَاحِدَةً) nazm-ı celili söylediğimiz hudût ve şürûtu hâvidir. Bir hadîs-i şerifte de; ( مَنْ كانتْ له امرأتان يميل…

Read More

Müellif: Baha Tevfik Dergi: Felsefe Mecmûası Tarih: 1326 Münderecât: Felsefenin şekl-i ahîri – On sekizinci asırda Alman felsefesi – Kant – Kant’ın usûlü – Akl-ı mücerred hakkında tetkîkât ve imkân-ı ilim – Fikrete âit melekelerin tetkîk ve tahlîli – İlm-i mâ fevka’t-tabîʿa mümkün müdür? – Rûh ve kâinât ve Allâh hakkında Kant’ın mütâlaâtı – Akl-ı amelî ve ahlâk – Sanat Kurûn-ı ûlânın muhtelif şuʿbât-ı felsefiyyesinden ve bilhâssa Yunan felsefe-i câmiasından süzülüp gelen hakîkî ve mâddî esâslar; kurûn-ı vustânın her şeyi cehl ve akâmet pûşîdeleriyle örtmeye çalışan sakîm nazariyelerinden kurtulduktan sonra, yavaş yavaş yeniden kendini göstermeye başlamıştı. Tıpkı edebiyâtta olduğu gibi…

Read More

Yazı Başlığı : Dîn-i İslâm’da Hedef-i Münâkaşa Olan Mesâil Müellif: Mustafa Sabri Efendi Dergi: Beyanülhak, Cilt 1 Sayı 8 Tarih: 10 Teşrînisânî 1324 (Altıncı nüshadan ma ba’d)  Buraya kadar serd ve irâdına lüzum gördüğümüz mukaddimât artık hitâm bulmuştur. Bundan sonra maksûd-i mev’uda şüru’ ediyoruz. Evvel emirde mevzubahsimiz olacak mesâil [ki serlevhamızı teşkil eden unvan altında yazdığımız makalenin birincisinde tadâd edilmişti] hakkında matmah-ı nazarımız yalnız talîlât-ı akliye ciheti olacaktı. Yani mesâil-i mezkûreye ait olan ahkâm-ı şeriyyemizin münhasıran akıl ve hikmetle tevafuku cihetini teşrik ve izâh edilerek bu meselelerin müstenid bulunduğu edille-i şeriyye ve nakliyeden bahsedilemeyecekti. Çünkü mesâil-i mezkûreye karşı efkâr-ı hâzıra, bir…

Read More

Dergi: Mecmûa-i Ulûm Tarih: 15 Zilhicce 1296 Tâlib-i hakka malûm ola ki ilm-i beşer müteallıkı mevcûd gerek, maʿdûm meçhûl-i mutlaktır. Ol cânibe zihin teveccüh eylemez. Mevcûd dahi maddeden müstağnî olursa ol makûle umûra müteallik mebâhise ilm-i ilâhî derler. Fürûʿu çoktur, bâhisi ya hakîm ya mütekellimdir. Ve mevcûd zihinde maddeden müstağnî hâriçte maddeye muhtâç olursa ona müteallik mebâhise ilm-i riyâzî derler. Usûl dört kısımdır. Aded, heyet, hendese ve mûsîkî fenleri ve her birinin nice ferʿi vardır. Ve mevcûd hem hâriçte ve hem zihinde mutlak maddeye muhtâç olsa ol makûle umûr mebâhisine ilm-i tabîʿî derler. Bu ilmin dahi ferʿi çoktur ve bu…

Read More

Yazı Başlığı : Dîn-i İslâm’da Hedef-i Münâkaşa Olan Mesâil Müellif: Mustafa Sabri Efendi Dergi: Beyanülhak, Cilt 1 Sayı 6 Tarih: 27 Teşrinievvel 1324 (Geçen nüshadan mâba’d) Herhangi bir tâlib, matlubunu ve matlubunun mevzuunu hakkıyla tanımak ve ona göre bir hatt-ı mesai takip eylemek lüzumunun ehemmiyet-i fevkalâdesini arz ederken hatırıma bir mesele-i mühimme geldi ki o meseleye ait olan fikr-i mahsusumun da bu mukaddimede derci münasebetten hâli addolunmaz zannederim. Ezmine-i âhîrede (son zamanlarda) bazı erbâb-ı dikkatin Kur’ân-ı Kerîmden bir takım hakâik-i fenniye istihrâcına muvaffak oldukları malûmdur. Bu meyânda ulemâ-i heyetçe en son kabul edilen nazariyeye muvafık olmak üzere (Ve’ş-şemsü tecrî li-müstegarrin lehâ-والشمس…

Read More