Yazar: İKAN Akli İlimler Merkezi

Müellif: Akşehirli Mustafa Dergi: Beyânülhak Tarih: 6 Ramazan 1330 Tevhid ve Teslis 5 Mâbad Bundan sonra asl-ı Hristiyanlıkta olan dalâletlerin ıslâhına ancak on altıncı asr-ı mîlâdîde teşebbüs olunduğunu söylüyor… Şimdi buradan iki cihet anlaşılır ki birincisi Hristiyanların gerek avâmı ve gerek havâssı nezdinde kiliselerinde esâs-ı tevhîd hakkında bazı […] dalâletlerin mevcut olması. Bunu muârızımız itirâf eylediği halde Kurʾân-ı Kerîm’in bu husustaki beyânı vâkıa mutâbık olup tamamen sâdık olduğunu ispat etmiş olur. Muârızımız bu hakikati itirâf eylediği halde yedinci sahîfesinde “Hristiyan kilisesi hiçbir asırda bu nevi dalâletlere düşmemiştir.” diyor. Ve aynı sahîfede “Vâkıan bazı Hristiyanlar arasında teslîs talimi hakkında üç ilah…

Read More

Yazı Başlığı: Din-i İslâm’da Hedef-i Münâkâşa Olan Mesâil’den Tesettür-i Nisvân’dan Mâbaʿd Müellif: Mustafa Sabri Efendi Dergi: Beyanülhak, Cilt 5, Sayı 112 Tarih: 16 Mayıs 1327 Münazırım tesettürden şikâyet ettiği kadar da ulemamızı muâheze ediyordu. Kendisi bütün günahı dûş-i fedâkârânesine yüklendiği hâlde ulemanın dirîğ-i meʾzûniyet eylemeleri şayan-ı takbih bir taassup, bir buhl gibi görünüyordu. Lakin ulemanın şerʿan memnu bulunan bir şeye izin vermek salâhiyetine mâlik olmadıklarını ve tecvîz ve tahrîm ancak Şâriʿin hakkı olup buna müdahale etmek kimsenin haddine düşmeyeceğini bilemiyordu. Hele bu babta kendisinin kefaleti hande-yi istihzaya bedel geriye teessüfü calip bir cüret ve (وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۜ) (Velâ…

Read More

Yazı Başlığı: Dîn-i İslâm’da Hedef-i Münâkâşa Olan Mesâil’den Tesettür-i Nisvân 2 Müellif: Mustafa Sabri Efendi Dergi: Beyanülhak, Cilt 5, Sayı 111 Tarih: 2 Mayıs 1327 [Ma ba’d] Hülâsâ nisvânın yüzleri, arz ettiğimiz veçhile istihsânen avret değildir. Bu cihetle setri lâzım gelmeyeceğini biz de teslîm ediyoruz; muktezâ-yı Şerʿ-i Şerîf kadınlar yüzlerini açık bulundurabilecekler, fakat erkekler onlara, nazar-ı iştihâ ile bakmayacaklar. Daha doğrusu vücûh-i nisvân husûsunda vazife, vazife-yi tevakkî  fi’l-asl kadınların değil, erkeklerindir. Yani kadın tesettür edecek değil, erkek bakmayacak. Nasıl ki aksi de böyledir: Erkekler yüzleri açık gezerler, velakin kadınlar onlara başka nazarla bakmaktan memnû bulunurlar. Yani burada da vazife kadınlara…

Read More

Dördüncü cihet ki münâferet-i vâkıanın İslamlar tarafından vukûu meselesidir. Dîn-i İslâm’ın bu husûsdaki ahkâmını sâbıkan beyan eylediğimiz gibi İslamlarla Hıristiyanlar arasında şimdiye kadar vâki olan muhârebât-ı azîme ve kesîreden olup târihlerde “Ehl-i Salîb Muhârebâtı” denmekle marûf ve şöhretşiʿâr olan muhârebât ve muâmelâtı Papaların telkînât ve teşvîkâtıyla azîm seller ve yanardağlar gibi kemâl-i şiddet ve kesretle hücûm eden Avrupa hükûmât-ı müteaddidesinin mühim ordularını ve bunların netâyic-i hûnrîzâne ve fecâyi-i dilsûzânelerini muârızımızın bir kere tahattur etmesini ricâ ederiz. Bunların kâffesine İslamlar mı sebep oldu, İslamlar mı meydana getirdi, bu kere İtalya’nın Trablusgarb’a bigayr-i hak ve bilâ-vech taarruz ve tecâvüzü hukûk-ı düveliyye ve…

Read More

Bütün âlem-i İslâm’ın neyyir ü sa‘d-iclali olan Halife-i pür-mecdini tûğ-i firak-i ibtihâc ederek huzme-i şu‘â-ı nur-enisine birlikte dâhil olduğu “Mâh-ı Recebü’l-Ferd”, halk lisan-ı safıyla tarif olunduğu üzere “Üç aylar” dizisinin birinci incisidir. Bu mâh-ı münevver, iki leyle-i mübareke ile ehl-i İslâm’ı mübeşşer kılmıştır ki biri ilk cumasını tevlid eyleyen Leyle-i Regaib, diğeri de yirmi yedinci gecesini ziynetdâr-ı kevâkib-bahtiyârî eden Leyle-i Mirac’dır. Leyle-i Regaib ki Üsküdârî Şair Sâfî[1] merhumun: Düştü sadef-i rahme bu şeb ol dürr-i yektâ Cibril nida eyledi ki el-leyletü’l-hublâ Ümmid-i tuluu bürürdü kevn ü mekânı A‘yan-ı cihan muntazırı oldu serâpâ Hak eyledi ol nüsha-i kibriyaya riayet Kondu bu…

Read More

Giriş Hamd ü senâ insanlara hayrı emredip selîm akıllarını irşat eden Risâletpenah (s.a.v)’ı bizlere gönderen Allah Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerine (c.c) olsun. Salât ü selâm ise insanların en hayırlısı, Efdalu’l-halâik Efendimiz (s.a.v)’e olsun. Ulema, peygamberlerin varisleridir. Peygamberlerin en önemli vazifesi ise hiç şüphesiz ki insanlara Allah Teâlâ’nın emir ve nehiylerini aktarmak, tebliğ etmektir. O halde ulemanın da en büyük vazifesi -keza hiç şüphe yok ki- Allah Teâlâ’nın emir ve yasaklarını insanlara öğretmek ve ihtiyaçları doğrultusunda yeni meselelerde Allah Teâlâ’nın rızasına isabet ettiği ümidiyle içtihatta bulunmaktır. Ulema her ne kadar peygamber varisi olsa da peygamber değildirler. Peygamberler, ulemanın aksine Allah Teâlâ’nın…

Read More

Müellif: Akşehirli Mustafa Dergi: Beyânülhak Tarih: 14 Şaban 1330 7- Bizim şeriatımız nazarında Cânib-i Celîl-i İlâhî’den inzâl buyurulan kütüb-i mukaddesenin kâffesi hak olup cümlesine iman eylediğimiz gibi Hazret-i Âdem’den bizim peygamberimize gelinceye kadar ne kadar peygamberler gelip geçmiş ise biz onların cümlesinin yeknesak olarak nübüvvetlerine iman ederiz. Ve Hazret-i İsâ el-Mesih Aleyhisselâm hazretlerine de bu meyânda bu suretle iman eylediğimiz gibi Hazret-i İsâ Aleyhisselâm’a inzâl buyurulan İncil-i Şerîf’i de sâir kütüb-i mukaddese gibi Kelâmullâh olmak üzere tasdik ve kabul ederiz. Bununla beraber asıl İsâ Aleyhisselâm’a nâzil olan İncil-i Şerîf’in hükmü Kurʾân-ı Kerîm’in nüzûlüyle nihâyet bulduğu gibi şimdi mevcut olan…

Read More

Dergi: Mahfil Tarih: 1339 Receb Müellif: Tâhirü’l-Mevlevî İçinde bulunduğumuz mübârek ayın ismi olan Receb esâsen bir nesneden bilmekleyüp korkmak ve utanmak ve bir kimseden heybetlenip yani gözüne pek büyük ve mühîb görünmekle ona taʿzîm ve tebcîl eylemek mânâsınadır. Ve Receb eşhur-i isnâ aşereden şehr-i maʿrûf ismidir ki mânâ-yı mezbûrdan meʾhûzdur. Zira cahiliyette ona pek tazim ederlerdi. Yine aynı maddeden müştak olan tercîb ise “Receb ayında kurban kesmek” mânâsınadır ki cahiliyette şehr-i mezbûrda esnâmlar için zebh-i karâbîn ederler idi. Keza hakikaten Receb müşrikîn-i Arab’ın mukaddes bir ayı idi. Bilhassa Mudar kabilesi ve ona tebeʿan kabâil-i sâʾireden Receb’de oruç tutanlar bulunduğu gibi…

Read More

Dergi : Beyanülhak Tarih : 18 Temmuz 1327 Müellif : Ömer Nasuhi Bilmen Cemiyet-i beşeriyyeyi teşkil eden efradın seviye-i irfanı, derece-i ilm ü kemali mütesavi olamayacağından her ferd kendinden ziyade haiz-i malumat olan zevatın ilm ü fazlından, vaʿz u nasihatinden istifadeye muhtaçtır. İnsanlar birçok ihtiyacata maruz olarak yaradılmışlardır; bunların bir kısmını ihtiyacat-ı maddiyye teşkil etmekte olduğu halde diğer bir kısm-ı mühimmini de ihtiyacat-ı maneviyye ve ruhiyye teşkil eder.  İnsanlar ihtiyacat-ı maddiyesinin istîfâsı hususunda her türlü meşâkk u mezahime tahammül ederek her türlü vesait-i meşruaya müracaat etmeye çalışır olduğu gibi ihtiyacat-ı maneviyye ve ruhiyyesini izale edebilmek için de birçok vesail-i ulviyyenin…

Read More

Müellif: Akşehirli Mustafa Dergi: Beyânülhak Tarih: 7 Şaban 1330 2- Mevzubahis olan eser-i mezbûrda muârızımızın sözlerinde hakk ve hakikate muvâfık hiçbir delîl veya davâya tesâdüf edemediğimizden muârızımızın iddiâ-yı hakşinâsîliğindeki tekîdât ve teklîfâtına rağmen delîllerinin pek çoğunu bir mahâret-i kâmile ile yazılmış egâlît-i avâm-firîbâne veyahut pesendâne olmak üzere telakkî ederiz. Sırası geldikçe bunlara tamamen işâret edileceğinden şimdilik yalnız bir tenbîh olmak üzere kârilerimizin nazar-ı dikkatlerini celb ile iktifâ ederiz. Muârızlarımızla tam bir mübâhase-i mütekâbile edebilmek ancak mukâbele bi’l-misl yani mugâlata ile mümkün olabilir ise de mevkiʿ-i mahsûsunda hâl-i zarûrete münhasır olan tarîk-i mezkûr ile uzun uzadıya uğraşmak meslek ve maksadımıza…

Read More

Yazı Başlığı: Dîn-i İslâm’da Hedef-i Münâkâşa Olan Mesâil’den Tesettür-i Nisvân (Hudûd-i Şer’iyye, Rikk) Müellif: Mustafa Sabri Efendi Dergi: Beyanülhak, Cilt 5, Sayı 110 Tarih: 2 Mayıs 1327 Tesâdüf etsem eğer bergüzâr köhnede sana O anda çıldırırım adetâ sevincimden Fakat yüzünde peçen var mı yok mu… Vâ esefâ O fırsatı içme zehirdi… Nihâyet sen Geçip giderken önümden ve ben henüz nâ-şâd Umar dü-çeşmim esen rüzgârdan imdâd [Câmiu’l-Hurûf] Dört beş sene mukaddem bir mecliste bulundum. Hazirûn meyânında Avrupa elsinesine ve adâb-ı muâşeretine hayli vâkıf bir zât da bulunuyor ve acizlerinin bu zât ile mülâkatım ilk defa olarak vâki oluyordu. Söz Japonlar’a intikâl…

Read More

Dergi : İslam Medeniyeti Tarih :15 Kasım 1967 Müellif : Ali Himmet Berki Okuyanlar yazı başlığından hemen bundan evvelki Medenî Kanunumuz olan Mecelleye intikal edeceklerdir. Filhakīka biz bu yazıda Mecelle kelimesinin lügat manasından ve her nevi mecmuadan değil, Medenî Kanunla ilga olunan Mecelle-yi Ahkâm-ı ʿAdliyye’den ve bunun kimler tarafından ihzar olunduğundan, üslup ve mündericâtından, ihtiva ettiği hükümlerin vuzûh ve ahenginden bahsedeceğiz. Mecelle, Cumhuriyet’ten sonra ilga edilmiş ve onun yerine İsviçre Medenî Kanunundan terceme olunan Türk Medenî Kanunu geçmiş ise de her hukuk müntesibinin kanunların ne gibi tahavvüllere uğradığını öğrenmeye ihtiyacı vardır. Bilhassa eski ve yeni hükümlerin mukayesesi bakımından çok mühimdir.…

Read More

Müellif: Akşehirli Mustafa Dergi: Beyânülhak Tarih: 30 Recep 1330  Cenâb-ı Hakk’a hamd ve senâ ve resûl-i kirâmına salât ve selâm ihdâ eylerim: Hristiyanların sâlûs itikadı hakkında muallim Ohannes Kirkoryan imzalı “Üç mü Bir mi?” nâmıyla intişar eden bir eser manzûrum oldu. Müellifin bu eserinden maksadı güya medeniyetin cümle-i îcâbâtından olmak üzere anâsır-ı muhtelife beyninde uhuvvet ve meveddet tesisi lâzım gelirken ihtilâf-ı edyân meselesi bu maksadı ihlâl etmekte, bu ise Müslümânlar Hristiyanların muradlarını tamamen anlayamadıklarından nâşî bir sû-i tefehhüm neticesi olarak Müslümânlar tarafından sebebiyet verilmekte imiş. Müellif güya Hristiyan dininde ve bâhusûs Protestan mezhebinde öyle şirk veya küfrü mûcib bir hâl…

Read More

Dergi : İslam Medeniyeti Tarih : 15 Kasım 1967 Müellif : Tahir Büyükkörükçü Tam ve hakiki Müslüman, kâmil insan; sîret ve sûrette, Rasûl-i Kibriyâ Efendimize en üstün manada uyan kimsedir. O; ruhanî âlemi ilim, irfan, ihlas ve Allah sevgisiyle dolu, dış yüzüyle mütevazı, âtıfetli, merhametli, hamleci, vefakâr, sadık ve her hâliyle yüksek ahlâka sahiptir. Sözü hikmet, sükûtu fikret, bakışı ibret olan hâlis mü’minin; muamelesi adalet, muaşereti edeb üzerinedir. Onun vücûdu, muhîtine rahmettir, dense sezadır. Çünkü insanı mertebe-yi kemâle erdiren, Allah Teâlâ Hazretleri nezdinde yüce makamlara yükselten, halk içinde makbûlînden eden edebdir. Edeb: Güzel terbiye, iyi huylarla bezenmekle beraber utanılacak hata ve ayıplardan insanı…

Read More

Müellif: Abdurrahman Beşikci Tarih: 16 Cemaziyelahir 1446 (17 Aralık 2024) Yayım Yeri: İKAN Blog Hamd alemlerin Rabbi olan Allah Teâlâ’ya mahsustur. Salât ü selâm ise onun Habîbi, Müjdecimiz, Efendimiz Hazret-i Muhammed Mustafa’ya olsun. İmdi: İbn Hişâm, Şuzûru’z-Zeheb Şerhi’nde, birçok nahiv meselesini ele aldığı gibi harekelerin takdir edilmesi meselesini ele alır. Buna göre kelimeler harekenin takdiri itibarıyla üç kısımda incelenir: i) Üç harekenin de takdir edildiği kelimeler, ii) İki harekenin takdir edildiği kelimeler, iii) Tek harekenin takdir edildiği kelimeler. İbn Hişâm bölümün ilerleyen safhalarında ise mezkûr kısımları detaylandırır. Kısımlardan ilki iki alt başlıktan meydana gelmektedir: i.i) Mütekellim yâ’sına izafet edilen ancak ne müsenna…

Read More

Sebilürreşad Cerîde-i İslamiyyesine Şeyh Muhsin-i Fânî ez-Zâhirî Hazretlerine  Üstâd-ı muazzez, dîn-i mübîn-i Ahmedî’ye davetin istinâdgâhı hüccet ve burhândır. Hüccet ve burhân bâ-ahkâm-ı dînî kalblere yerleştirmek veya muârızları susturmak kasdıyla ityân olunur. Birinci husûs hikmet ve mevʿiza-i hasene ile, ikinci husûs hüsn-i cidâl ile husûl bulur. Kur’ân-ı mübînin irşâd ettiği hüccet ve burhân delîl-i naklî olduğu gibi delîl-i aklî de olur. Fıtrât-ı asliyye üzre kalanlara kanaat-bahş hitâblar, ibret-âmîz sözler işe yarar. Her asra göre yeni bir kisve iktizâ eden hasımları iskât içün o asra yarayan silâh ile müdâfaa fâ’ide-bahş olur. Kur’ân-ı Kerîm’de Hazret-i İbrâhîm aleyhi’s-salâtü ve’s-selâmın mücâdelesi vardır. Bundan başka mücâdele-i…

Read More

Yazı Başlığı: Dîn-i İslâm’da Hedef-i Münâkâşa Olan Mesâil’den Sigorta ve Kumar (Ma ba’d) Müellif: Mustafa Sabri Efendi Dergi: Beyanülhak, Cilt 4, Sayı 102 Tarih: 7 Mart 1327 Evet akl-ü hikmet nokta-yı nazarından belki kumarın mezmûmiyetine de itiraz edenler “Ortaya konulan para mukâmîrinin (kumar oynayanların) kendilerine ait değil mi?” diyenler bulunur. Lakin insanların her hareketleri, teşebbüsleri akl-ü hikmete muvafık düşmek mümkün olmadığından bu hususta la-yahtîyâne (hata etmez bir tavırla) bir temyizi haiz olan Kanûn-i Şerîat bunların kendi mallarını yine kendi menfaatleri nâmına her istedikleri surette istimâl etmelerine me’zûniyet vermez. Çünkü kanûn insanların ek müdebbir bir hayırhâhı (en tedbirli bir hayır sahibi)…

Read More

Dergi : İslam Medeniyeti Tarih : 15 Ağustos 1967 Müellif : Tahir Büyükkörükçü İnsan, bütün yaratılmışlar içerisinde müstesnâ bir değer ve üstünlüğe sahiptir. Hangi yönünden baksanız, hakikaten mûciz bir varlık olduğu görülür. Şekil ve sûretiyle mahlûkātın en güzel olmak vasfına sahip olduğu gibi, ruh ve mânâsıyla da derin ve engindir. Yaratılışının gayesi, vazife ve mükellefiyeti, Allah tarafından nâil olduğu nimet ve hikmetler bakımından da mevcûdâtın efendisi mevkiinde olup, yer yüzünde Mevlânın Halifesidir. Sayılamayacak kadar esrar ve hikmetlere, zaman zaman akıl üstü mertebe ve niteliklere mazhar bulunan insanın, bu yüce şahsiyet ve ulvi karakteri, onun et, kan, sinir ve kemik külçesinden…

Read More